Kurtlar Vadisi'nde Kim Kimdir?
  Kürt Bedo
 

Kürt İdris

 

'Kürt İdris'' olarak tanınan İdris Özbir, Sarıyer'deki evinde öldü.
1937 yılında Kars'ta doğan Özbir, akciğer kanseri nedeniyle bir süredir tedavi görüyordu.
''Suç örgütü yöneticiliği yapmak'', ''silahla tehdit, zorla senet imzalatmak, zorla para almak'', ''Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet'' ve ''arazi mafyacılığı'' gibi suçlardan hakkında çeşitli tarihlerde soruşturma ve davalar açılan Özbir, son olarak 10 Nisan 2001 tarihinde, 8 ay boyunca tutuklu kaldığı bir dava kapsamında İstanbul DGM'ce serbest bırakılmıştı.
Özbir bu dava kapsamında, diğer sanıklarla birlikte yıldırma, korkutma ve sindirme gücünü kullanarak, İstanbul ve Bursa'da çek-senet tahsilatı ile arazi ihtilaflarında aracılık yaptığı gerekçesiyle yargılanıyordu.

İdris Özbir 1937 kars doğumluydu.Aralık 2002'de öldü. mezarı zincirlikuyu'da; "her canlının bir gün ölümü tadacağı" o yerde. istanbul'a geldiğinde kelime türkçe bilmiyormuş, lakabı oradan kalma. "mustafa kemal'e, ismet paşa'ya, kenan evren'e baba diyen bu millet bana da baba demiştir, sağ olsun" diye bağlamışlığı vakidir bir röportajını.

yüksel şengül'ün elimden düşürmediğim kitabı "konuşanlar konuşulanlar"da kürt idris "babalar savaşı" haberleri için de şöyle demişti:

"şimdi benim iki oğlum gazinoya gidiyor, orada dündar kılıç'ın da çocukları var. orada içip, münakaşa ediyorlar sonra birbirlerine ateş ediyorlar, büyütülecek ne var, çocuklar ateş etmiş. işte buna babalar savaşı diyorlar..."

kendi ifadesine göre on kere idamla yargılanmış, her "büyük ve namuslu baba" gibi o da, "kadın ve uyuşturucu ticaretini ahlaksızca bulduğu için yapmadığını" söylemiş. kağıt üstünde tek sabıkası var: cinayet.

malumunuz, inci baba'dan kürt idris'e, nihat akgün'den drej ali'ye, bütün bu adamların iddiası budur: mafya değiliz, kabadayıyız, pis iş yapmayız, gariban dostuyuz.

biz de yedik.

talimhane'de zıtlaştığı biriyle duello yapar ve bıçakla öldürür. afla çıktğı için "demirel ve ecevit'ten allah razı olsun" demeyi eksik etmez.

şengül, "fakir dostusunuz, bu servetin kaynağı nedir" diye sorar. cevap müthiştir: "cenabı hakkın gizli hazinesi bu. canım sıkılıyor, şimdi bir kese altın gelecek diyorum, hop geliyor. misal haraç almam, yıllar önce borç vermişimdir adam onu getirmiştir."

gizli hazinenin kaynağının cenabı hak değil de "başka şeyler" olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım.

kürt idris, sanat camiamızı ise şöyle yorumluyor: "bülent ersoy yiğittir. eski zaman başkent gazinosu'nda eğleniyoruz, yanımda iki profesör, üç milletvekili. polis bastı. bülent ersoy yanıma gelip, silahınız varsa verin saklayayım dedi. çok duygulandım, meftun oldum ona. olsa da sana vermem deyip teşekkür ettim."

inci konusunda inci baba'dan geri kalmayan kürt idris şöyle buyuyor: "adalet gerek adalet, herkes eşit olsun, devlet evladına baba olsun. ben hitler'e lanet ettim, insanları fırına sokuyordu. şimdi adama bir yerde hak veriyorum. o bunu düşmanına yapıyordu, yahudiye yapıyordu, kendi insanına değil."

böyle bir bir hayat trajedisiz olur mu?

istiklal marşı'nı sopayla hapishanede öğrenmiş: "allah düşmanımı düşürmesin. bir marş var 760 sopa yedim öğrenene kadar. ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım... ne suçum var, marşı bilmiyorsam. tatlılıkla öğrenemez miydim? hapishanede ad soyad yok, ulan aşağı, ulan yukarı. mamak'tayım* bir kağıt gelmiş, komutan imzala ulan dedi, bir bakayım dedim. nee sen misin bunu diyen, ellerime sopa yedim, bakmadan imzaladım. o an idam fermanı olsa imzalarsın".

röportajın finali epey vurucu. dünyadaki babalar mı daha güçlü bizimkiler mi sorusuna idris aga şöyle cevap veriyor: "onlar devlet gibi. türkler uluslarası babalık yapamaz. çünkü merhametli insanlarız biz. [politik tespitimle bu bahsi tümden magazinden kurtarayım: 80'lerin sonu henüz türkiyelilik, üst kimlik, kürt realitesi tartışılmadığından olsa gerek, kürt idris, kendilerinden türkler diye bahsediyor / itaatsiz]" onlar gözünü kırpmadan adam öldürüyor, biz o kadar gaddar olamayız."

cenazesi tıpkı dündar kılıç'ın ne bieyim inci baba'nın cenazesi gibi, mafyanın, "sanat" dünyasının, politikacıların toplanma yeri gibiydi. herkes oradaydı herkes.
1990'larda adını duyurmaya başlayan mafyöz bi insandı kendileri. kendisi, yeraltı kariyerine, hazine arazilerini parselleyip satmadan, çek senet tahsilatına, adam yaralama, kaçırma tehdit, hatta hatta ulusrarası civaoksit kaçakçılığı gibi 'pek çok ayrı uzmanlık dalı'nı sığdırmayı başarmıştı. 80'lerde body guardlık yada o yılların değimiyle bar fedailiği yaparak başlayan, idris özbir davaları devam ederken 2002 yılında akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. bir dönem müzik piyasasına da girip başarılı olamayan özbir'in ibrahim tatlısesi himayesine aldığı ve yeraltı dünyasıyla tanıştırdığı söylenir. 'babanın ölümü'nün ardından oğulları 'baba mirasını taşıyamadıkları' gerekçesiyle birbirlerine girdiler.

 

 
 
  Bugün 27 ziyaretçi (45 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol